Popüler Yayınlar

20 Eylül 2017 Çarşamba

Antartika Üzerinde Kurulmaya Çalışılan Hakimiyet

Sizce de garip değil mi?

Antarktika'da hükümet mevcut değildir, buna rağmen çeşitli ülkeler bazı bölgelerinde egemenlik iddia ederler. Ayrıca bu birkaç ülke karşılıklı olarak birbirlerinin hak iddialarını kabul etseler de [58] evrensel nitelikte tanınmış bir egemenlik söz konusu değildir.[1]
Kıtanın keşfinden sonra, özellikle 1910'lu yıllardan itibaren yoğun olarak toprak sahiplenme mücadelesi başladı. 1940'lı yılların sonunda yedi ülke (ArjantinŞiliAvustralyaFransaNorveçYeni ZelandaBirleşik Krallık) Antarktika'da toprak hakimiyeti iddiasında bulundu. Bazı ülkelerin aynı alanlar üzerinde hak iddia etmesinin yanında dünyanın geri kalanı bu iddiaları kabul edilmedi. (Kıtanın ancak %15'i üzerinde hak iddiası olmamıştır.) Bir kıtanın yedi devlet tarafından sahiplenilmesi dünyada tepki oluşturdu. New York Times 1947 yılında kıtanın tüm milletler adına Birleşmiş Milletler tarafından yönetilmesini önermiştir. 1948'de aynı görüşleri ABD savunmaya başladı. Kıtanın dünya toprağı olması gerektiği 1956'da Yeni Zelanda tarafından ileri sürüldü[56].
1959'dan beri Antarktika Üzerindeki yeni egemenlik iddiaları askıya alınmış ve Antarktika'nın siyaseten tarafsız olduğu öngörüsü hakim olmuştur. Kıtanın statüsü 1959 Antarktik Antlaşma ve diğer ilgili kabullerle Antarktik Antlaşma Sistemi olarak adlandırılıp düzenlenmiştir. Anlaşma Sistemi'nce 60 derece enleminin güneyindeki tüm kara ve buzul parçaları Antarktika ismiyle tanımlanmıştır. Anlaşma: SSCB'yi (sonradan Rusya), Birleşik Krallık'ı, Arjantin'i, Şili'yi, Avustralya'yı ve ABD'yi de içeren 12 ülke tarafından imzalanmıştır.[59]Böylece Antarktika'ya sağlanan bilimsel korumanın yanında bilimsel inceleme özgürlüğü ve çevreci koruma tahsis edilmiş Antarktika'da askeri faaliyetler yasaklanmıştır. Bu anlaşma Soğuk Savaş sürecindeki ilk silahsızlanma anlaşmasıdır.
1983'te Antarktik Antlaşma'nın tarafları Antarktika'da madenciliği konuşmaya ve tartışmaya başladılar.[60] Uluslararası bir örgütler koalisyonu[61] kurularak bölgeden mineralçıkarılmasını engellemek için toplumsal baskı kampanyası başlattı, Greenpeace[62] tarafından daha da büyütülen bu eylemler, protestocuların kendi bilimsel istasyonlarını kurmalarına yol açtı (Ross Sea[63] bölgesindeki World Park Base) ve insanların Antarktika üzerindeki çevresel etkilerinin belgelenmesi için yıllık keşifler düzenlendi.[64] 1988'de Antarktik Mineral Kaynaklarını Düzenleme Kongresi [Convention on the Regulation of Antarctic Mineral Resources (CRAMRA)] kuruldu.[65] Sonraki yıl, Avustralya ve Fransa kongreyi onaylamadıklarını bunun hayata geçmesinin bütün amaç ve niyetleriyle ölümcül derecede zıt olduğunu duyurdular. Avustralya ve Fransa bu tarz bir uygulama yerine Antarktik çevrenin korunması için kapsamlı bir müzakerenin yapılmasını önerdi.[66] Antarktik Antlaşmaya Çevresel Koruma Protokolü (Madrid Protokolü) diğer ülkelerce takip edilerek önerildi ve 14 Ocak 1998'de protokol yürürlüğe girdi.[66][67] Madrid Protokolü Antarktika'da madenciliği tamamen yasaklayıp Antarktika'yı "bilime ve barışa adanmış doğal bir rezerv" tayin ediyordu.
Antarktik Antlaşma, Antarktika'da askeri üs ve garnizon kurulmasını, askeri manevraları ve silah testlerini de içeren her türlü askeri faaliyeti yasaklıyor. Askeri personel ve ekipmanlar sadece bilimsel ve diğer barışçıl amaçlar için serbest bırakılmıştır.[68] Belgelenmiş tek askeri kara manevrası Arjantin Ordusunun yaptığı Operasyon DOKSAN (Operación 90)'dır.[69]
Amerika Birleşik Devletleri Silahlı Kuvvetleri Antarktika'da iki altı aylık sezon boyunca araştırma görevinde bulunan ordu mensuplarına veya sivillere Antarktika Servis Madalyası verir. Madalya "Wintered Over" yazan bir şeritle verilir, madalyanın arka yüzünde deniz canlıları ve penguen motifleri vardır ortasında "COURAGE (CESARET), SACRIFICE (FEDAKARLIK) ve DEVOTION (ÖZVERİ)" yazar.[70]
WİKİPEDİA ANTARTİCA SAYFASINDAN ALINTIDIR.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Antarktika

Kutup Kaşifi ( Gökkubbe Nedir?)

AMİRAL RICHARD BYRD'IN KEŞİFLERİ
(KUTUP KAŞİFİ)
Belki de daha önce adını hiç duymadığınız adamla tanışacaksınız. Amiral Richard Byrd. Namı diğer kutup kaşifi. Hayatı boyunca Antarktika ile ilgilenmiş ve keşifler yapmıştır. Amiral Richard Byrd'ın keşiflerine geçmeden önce kendisini bir tanıyalım.

1888 yılında doğdu. Amerika donanma subayı oldu. Keşifler konusunda uzmanlaştı. O öncü bir Amerikan havacısıydı, onur madalyası sahibiydi ve kutup kaşifiydi. Uçak navigatörüydü, dünyanın en zor ortamlarında yapılan keşiflerin lideriydi ve donanma tarihinin en genç amiraliydi. Ek olarak ise kazandığı ödüller Wikipedia'da birkaç sayfa kaplıyor. Bütün bu başarılarından ve yaptıklarından bahsetmemin sebebi ise ona güvenebileceğinizi söylemek istediğimdendir. Birleşik Devletler hükümetleri de onun kararlarına güvendi. Özel görevlere de lider olarak hep Richard Byrd'ı gönderdiler.

 İlk büyük ölçekli görevi 1928 yılında Antarktika'ya yapılan bir seferdi. 1928 den itibaren yapılan bütün seferler güneye odaklanmıştı. Bu keşif seferi 2 yıl sürdü.

İkinci Antarktik keşif seferi 1933'den 1935'e kadar sürdü. 
Üçüncüsü ise 1939'dan 1940'a kadar. 
İkinci Dünya Savaşı sırasında Japonların 1945'te teslim olması sırasında Birleşik Devletler donanmasına filo operasyonlarına liderlik etti.

Ama sonra tuhaf bir şey oldu.

Antarktika'ya geri döndü. Bazılarımız buna şaşırmayabilir çünkü 1928'den beri oraya gidiyordu ve bende size katılıyorum.

Antarktika'ya dördüncü seferi bir keşif seferi değildi.

Operation Highjump adı verilen bir askeri operasyondu.
13 destek gemisini de içeren bir uçak gemisi grubuna komuta etti.

Amiral Byrd günümüzde de hala saklanan nedenlerle 4700 adamı Güney Kutbuna götürdü. 
Operasyondan sonra Amiral, Birleik Devletlere döndü ve röpotajlar verdi. 
En ilginç olanı 1954 yılında '' Longines Chronoscope '' adı verilen televizyon programı idi.
Bu röportaj sırasında önce Güney Kutbunun ötesinde, hiç kimsenin ayak basmadığı Birleşik Devletler'den bile daha büyük bir alana değindi. 
Sunucular Rusya tarafından gelen askeri tehditin kuzeyden gelirken, güneye olan bu ilginin nedenini sordular.
Amiral Byrd, bilim için en önemli yerin burası olduğunu söyledi. Orası ülkenin geleceğiydi. Orası daha dokunulmamış kömür, petrol, mineraller ve uranyum gibi kaynakları barındıran bir yerdi.
Röportajda, o dönemde Antarktika ile aralarında Rusya, Avustralya, Yeni Zelanda, Arjantin, Şili'nin de bulunduğu yedi ülkenin ilişkili olduğunu ekledi ve bir sonra ki operasyondan da bahsetti.
Operation Deep Freeze 

1955'ten 1956'ya kadar sürmüştü. Görev tamamlanınca sözde eve dönmüştü. Şimdi ne oldu yani dediğinizi duyar gibiyim. 

Sonrasında hiçbir şey olmadı. Tüm seferler birden bire durdu. Kıta üzerinde hiçbir sefer yapılmadı. 

Antarktika'da herhangi bir ülkenin herhangi bir şey yapmasını yasaklayan bir antlaşma yürürlüğe girdi.

Neyi kaçırdığınızı merak ediyorsanız şöyle:
Amiral Byrd televizyona çıkıyor, iki mil yüksekliğinde ve şimdiye kadar istediğiniz her kaynak açısından zengin, el değmemiş topraklardan bahsediyor ve herkes birden bire tüm bu şeyleri bırakıyor. Size normal geliyor mu? Sizce neden?

Sınırı buldular.
Yıllar sonra oraya geçme isteyenlere;
''Hayır buraya geçemezsin'' dediler. Antarktika 2041 yılına kadar kapalı ve izin yok. Etrafındaki adaları düzenlenen turlarla gezebilirsiniz fakat geçmenize izin verilmeyen bir sınır çizgisi var. Bu çizgi dış kenar, burası korunuyor.

Amiral Byrd aslında sınırı buldu, Gökkubenin sınırını. Üzerinde yaşadığımız dünya düz ve bize bunu açıklamamakta ısrar etmelerinin sebebi bu sonsuz kara parçaları ve doğal kaynaklar. Şimdi anladınız mı neden küre şeklinde olduğu konusunda ısrar etmelerinin sebebini.

Antarktika Kıtası dedileri Dünya'nın etrafındaki halka.

Düşünsenize bütün o ülkerin imzaladığı, hemsinin tamamen hemfikir oldukları ve asla bozulmamış tek antlaşma bu oldu.
Orada bazı bilimsel üsleri var ve ordu tarafından kontrol ediliyor.
Eğer oraya geçmeye çalışırsanız, ordu tarafından alınıp geri getirilirsiniz. Jarle Andhoy adında bir adam vardı. Antarktika'ya gitmeye çalıştı ve ordu tarafından yakalanıp geri getirildi.

Çünkü onun ötesinde ne olduğunu bilmemizi istemiyorlar.

Çok önemli noktalardan biri de şu (dikkatlice okuyun):
Amiral Byrd keşfettiği bu bölgeyi Amerika'nın hizasında olarak tarif etti. 
Küre dünyada bahsettiği yer, Hint okyanusunda bir kıta olmalıydı. Sizce burada olupta, bu koskoca kıtayı kimsenin farketmemesi mümkün mü?

Antarktikaya dördüncü sefer sonunda gökyüzü bombalandı.

Amerika ve Rusya nükleer füzeler ile gökyüzünü bombalamaya başladılar. Bu bombalama operasyonu, Dominik projesi adı altında ''Operation Fishbowl'' yani Akvaryum Operasyonu olarak adlandırıldı. Akvaryum gerçekten de mantıklı geliyor. Gökkubbe'yi gözünüzün önüne getirin, tıpkı bir akvaryumun içindeyiz öyle değil mi? 
Amiral Byrd kubbe'nin sınırını buldu. 
Peki neden bombaladılar? 
Kubbe'nin nereye kadar gittiğini gittiğini test etmek için. Nasıl mı?


Bu tür patlamaların görüntülerine bakarsanız, bomba ne zaman havaya gitse bir ateş topu gibi özellikle yukarı olmak üzere her yöne doğru genişler. Operation Fishbowl'daki patlamanın görüntülerine bakarsanız, bir halkadan dışarı doğru patlıyorlar. 
Bu demek oluyor ki bir şeye karşı patlıyor ve yükselemiyor, yani bir şeye karşı patlıyor ve yanlara doğru genişliyor.

Dominik projesi adı altında Akvaryum Projesi adının verildiğini söylemiştik.
Dominik 'Rabbe ait' demek. Yani Rabbin Akvaryumu.

Kapalı bir sistem içerisinde yaşadığımızı kesinlikle biliyorlar.
Antarktika okyanusun etrafını çevirerek içinde tutuyor. 
Sandığınız gibi uzaya düşebileceğimiz ve okyanustaki suların uzaya dökülebileceği bir yer yok.















Bilinmeyen Nasa

Bildiğimiz gördüğümüz algıladığımızın dışında bir dünyada yaşıyoruz.Mantığa aykırı,insan oğlunun yaşamsal kodu olan bireysel faydacılığa aykırı birçok olaylar yaşıyoruz.Bu olayların büyüklüğü birimlerin büyüklüğüne göre değişiyor.Nitekim biz burada Nasa hakkında konuşacaksak hayatın içindeki var olan paradoksların kaynağı olarak devleti ve hükümeti seçeceğiz.Birçok konu ve yaşamsal fonksiyon üzerinde çeşitli operasyonlar yapan emperyal hükümetlerin,uzay araştırmaları ve dünya hakkında ki operasyonları üzerinde konuşacağız bu sayfada.Nasa Amerika devletinin ve hükümetinin askeri amaçla en çok kullandığı birimdir.Eleştirel yaklaşmadığınız takdirde herşey gayet normalmiş gibi duruduyor ama işin içine gelişen teknolojinin yarattığı fırsatlar ve merak eden insan dürtüsü girince eleştiri ve sorgulama kaçınılmaz oluyor.Sanırım herkes amerikanın aya gittiginde çektiği fotografları görüp bunlar fake demiştir ki demeli çünkü bilimsel olarak kanıtlandı bunun yanında güya amerikanın ISS(international space station)'dan çekmiş olduğu videolar var.Bu videolarda incelendiği zaman montaj videolar olduğu apaçık belirli oluyor ki olmasa dahi çekim hataları mevcut.Bunun yanı sıra ISS kapsülünün fırlatıldığı ana ait bir görüntü-video mevcut değil.Var olan birkaç fotograf var bunlar resmi kaynaklardan yayınlanmasına ragmen birbirlerinden farklıdır.Yani burada da Nasa hakkında birçok soru işareti var.Bu sayfa da Hubble teleskobuna değinmeyeceğim kendisi oldukça muamma bir konu olup ayrıca incelenmeye son derece müsaittir.Son olarak Nasa(yani Amerika) önderliğinde Güney Kutup Noktasında kurulan araştırma tesisleri.Birçok devletin anlaştığı tek nokta ve Amerika önderliği...Evet evet bizde de aynı soru işaretleri oluştu.Sizler için araştırıyoruz.Takipte Kalın...Bir sonraki sayfada görüşmek dileğimle.

19 Eylül 2017 Salı

Gizli Güçlerin Açıklık Politikası

Merhaba arkadaşlar,yaznın başlığı biraz ilginç gelmiş olabilir ama tamamını okuduğunuz zaman anlayacaksınız neden bu şekilde olduğunu.Dünya da hepimizin bildiği üzere gizli örgütler vardır.Yani diyecekseniz bu ne paradoks hepimiz biliyorsak nasıl gizli oluyor diye.Zaten bu sorunun akıla geleceğini tahmin ettiğimizden dolayı yazının başlığı olarak bunu seçtik.Bu bahsettiğimiz örgütlerin bir kısmı iyi niyetle kurulmuş olup bir kısmı iyi niyetli başlayıp daha sonradan kötü bir amaca yönelmiştir ve bir kısım örgütte,örgütün varlığını oluşturan bireyler için iyi olup kendileri dışındaki tüm dünya halkları için kötü olanlardır.Bunu anlatmamızın veyahut açıklama paragrafı olarak yazmamızın sebebi bu gizli örgütlerin algı operasyonlarını da kullanıp insan zihinlerini yönlendirme çabalarıdır.Bu hususta bizim şahsi görüşümüz her konuda yapılan algı operasyonları Güneş Merkezli Evren teorisinde de mevcuttur.Zaten bu algı operasyonlarının tarihine,geçmişine bakacak olursak sistematik şekilde bilimsel anlamda ilk olarak 1987 yılından Amerikan ordusu ve İstihbarat birimleri tarafından kullanılmıştır.Yani konuyu bağlamak gerekirse dünya üzerinde bilimsel donanım ve yeterlilik açısından uzay araştırmaları yapan Nasa da amerikan menşeilidir ve Nasa Amerikan ordusuna bağlı bir askeri birimdir.Demem o ki ;Nasanın,dünyanın ve evrenin insanlar tarafından algılanış şeklinde algı operasyonları yapmış ve yapıyor olma ihtimalleri kuvvetle muhtemeldir.Bu sayfayı daha uzun tutmak isterdim lakin hem uzun bir konu yazısı ile sizleri sıkmak istemiyorum hem de elimdeki bilgilerin garantileşmesi için birkaç araştırma daha yapmam gerekiyor.Anlayışınız için şimdiden çok teşekkür ederiz.Hoşçakalın.

Saygılarımızla

Düz Dünya / Flat Earth

Dünyanın düz olduğunu iddia eden insanlar geçmişte alay edilmiş ve öldürülmüştür. Bu size de ilk başta gülünç ve alay konusu olarak gelebilir. 
Peki bu teoriyi hiç düşündünüz mü?

Yazıma Güney Kutbu ile başlamak istiyorum. Düz dünya teorisine göre Güney Kutbu diye bir şey yok ve aslında Antarktika'da bir kıta değildir. Yaşadığımız yeri 360 derece çevreleyen bir buzul alandır.


Bu bir düz dünya haritasıdır. Çevresinde
gördüğünüz beyaz alan ise yukarda anlattığım
gibi Antarktika'dır.

Azimuthal Equidistant Haritası
(Azimuthal Equidistant Map)


Yani düz dünya haritası. Çoğu kişi bu haritanın, kürenin düzleştirilmiş hali olduğunu söylemektedir. Ama aslında tam aksine, küre bu haritanın yuvarlatılmış halidir. Size şimdi şaşırtıcı bir şey söylemek istiyorum. Birleşmiş Milletler'in logosu da Azimuthal Equidistant haritasıdır.



                                 
                      Birleşmiş Milletler
                                  
                         Uluslararası Denizcilik Örgütü

  Peki Dünya düz ise kenarı nerede?

(Where is the Edge?)


Üstteki resimlerde gördüğünüz gibi bir kenar olduğunu sanmayın. 
Böyle bir kenar yok. Yaşadığımız dünya gördüklerimizle sınırlı değil. Antarktika dediğimiz o 360 derecelik buzul tabakaları bizim çevremizi kuşatmış durumda ve bu buzulların ötesinde de ABD'den bile büyük kara parçaları olduğu söylenmekte. (Bakınız:Kutup Kaşifi Amiral Richard Byrd)
Bu yüzden bir yere kadar gittikten sonra uzaya düşeceğimiz düşüncesini aklınızdan silmenizi dilerim. Dediğim gibi yaşadığımız ve dünya dediğimiz yer uzayın tabanıdır ve sonsuz denebilecek kadar büyüktür. Biz sadece Antarktika'nın 360 derece çevrelediği alanın içinde yaşıyoruz ve bildiğimiz, dünya dediğimiz yer sadece burası.

Güneş ve Ay'ın Hareketleri

(Movement Of The Sun and Moon)

Geldik en önemli konuya. Güneş ve ay nasıl hareket ediyor, güneş ve ay batınca nereye gidiyorlar? Bu konuyu yine görsellerle işleyeceğim.

Güneş ve ay gördüğünüz gibi aslında hiçbir yere kaybolmuyor. Bu şekilde bizim üzerimizde dönüyorlar. Konu açılmışken şunu da söylemeden edemeyeceğim, güneş aslında 150 milyon km uzakta değil, çok daha yakınımızda. Eğer güneş bize bu kadar uzakta olsaydı parçalı bulutlu bir havada güneş ışınları yeryüzüne 45 derecelik açıyla gelmezdi, daha dik açıyla gelirdi.

Gemilerin Gözden Kaybolması
(Disappearance Of Ships From The Eye)

Madem dünya düz ve eğim yok neden gemiler ilerledikçe kayboluyor? Bu soruyu kendi kendinize sorduğunuzu duyar gibiyim. Gemiler aslında eğim olduğu için kaybolmuyorlar. Bizim gözümüzün alamadığı uzaklığa geçince size kaybolmuş gibi görünüyor. Kaybolan gemilere bir dürbün aracılığıyla veya yakınlaştırma (zoom) kalitesi daha yüksek bir kamerayla bakarsanız geminin hala orada olduğunu göreceksiniz.

Uzaydan Çekilmiş Fotoğraflar
(Earth İmages)

Tamamen Nasa tarafından photoshop aracılığıyla yapılmış resimlerdir. Bu konuyu size Nasa çalışanının verdiği röportajı yazarak anlatmak istiyorum.
NASA çalışanı Simon şöyle dedi:

Gördüğünüz dünya resimlerini ben yaptım. Aracımızın dünyanın fotoğrafını tek bir karede çekme şansı yoktur. Bu yüzden parça parça görüntüler topladı. Bu görüntüleri birleştirdim ama bulutları kaldırmak zorunda kaldım. Dünya şeklini oluşturunca bulutları yeniden ekledim ve bu şekli aldı. Photoshop yapılmak zorundaydı. Fotoğraflarda dünya üzerinde başka bir tabaka olduğunu gördüm. (Gökkubbe) Bu yüzden resimlerde yansıma olduğunu görebilirsiniz. Dünyanın fotoğrafını olduğu gibi çekemezsiniz. Bunun imkanı yok. Fotoğraflar bana ulaştığında dümdüz sonu olmayan bir kara parçası gibi gözüküyordu. Bu fotoğrafı bu şekilde yayınlayamazdım. Çünkü bu görüntülerde küre şeklinde bir dünya yoktu. Bu yüzden photoshop yapıldı, yapılmak zorundaydı.
Dünyanın Hareketleri
(Movement Of The Earth)
Dünyanın hareketleri, Nasa ne kadar da resim ve videolarla bunu kanıtlamaya çalışsa da halen başaramadı. Çünkü yapılan videolar tıpkı uzay bilim kurgu filmlerinde yapılan animasyonlar gibi sahte. Bunları Nasa'nın videolarını dikkatlice izleyerek rahatça görebilirsiniz.  Zaten bu konuya ilişkin çok daha ayrıntılı bir başlık açacağım. Bu teoriye göre dünya uzayın tabanıdır. Dünya düz, sonsuz ve hareketsizdir. Gökyüzündeki her şey bizim etrafımızda döner.
                              UYDULAR VE GPS
(Satellite and GPS)

Güldürmeyin beni. Sadece akşamları aya bakın. Bunca zamandır hiç uydu gördünüz mü? ( Nasa uzayda 2500-3000 aktif uydu bulunduğunu ve 25 bin kadar da uydulardan ve uzay araçlarından atılan uzay çöplerinin olduğunu söylüyor.) 
Peki ya Nasa videolarında dünyayı gösterirken binlerce uydu arasından neden bir tane bile uydu gözükmüyor.
Peki 2000 derecede erimeyen bir uydu gördünüz mü? Van Allen Kuşağı dediğimiz yerde 2000 derecenin üstündedir ve uyduları buraya gönderdiklerini söylüyorlar.

Gelelim şimdi Uydu ve GPS'lerin aslında nasıl çalıştığına. Denizin altında binlerce mil uzunluğunda fiber kablolar doludur ve televizyon bağlantıları bu kablolarla sağlanmaktadır. Cep telefonları ise baz istasyonlarıyla çalışır. GPS'te bu baz istasyonları yardımıyla çalışmaktadır. Uydu televizyonları dediğimiz şey sadece gelişmiş zemin bazlı radyolardır. Dünyada merkezi bir yayın yeri vardır ve evimizde kullandığımız çanak antenlerimizi aslında uzaya doğru değilde Gökkubbe'ye çeviririz. Bu kubbe sinyali yansıtır ve yayınların ana istasyondan evlerimize kadar gelmesini sağlar.

Şimdilik bunları paylaşarak tamamlamak istiyorum. Her konuya daha ayrıntılı başlıklar açacağıma emin olabilirsiniz. Görüş ve düşünceleriniz bizim için çok önemlidir. Teşekkürler.



18 Eylül 2017 Pazartesi

Kubbenin Altında/Under The Dome

Bu sayfayı Kubbenin Altında olarak tanımlamam yazacağım birtakım şeyleri daha önce izlediğim bir dizi-seriden alıntılayacak olmamdır.İzlediğim bu dizide Amerikanın kasabalarından bir tanesinde oluşma nedeni belirli olmayan bir kubbe vardı.Aylar yıllar boyunca o yörenin insanları bu kubbenin altında yaşamışlardı ve sürekli dışarı ile irtibat kurmaya çalışıyorlardı.Ne yazık ki tüm çabaları boşa gidiyordu ta ki bir kişi uçurumun dibinde bir geçiş kapısı buluncaya kadar.Bu dizi-seride anlatılan olaylar bizim üzerinde düşündüğümüz düz dünya/flat earth teorisi ile benzerlikler göstermekte.Lakin yine de kapital sermaye ile oluşturulan emek ürünü çok güven vermiyor.Demek istediğim o ki;eğer biz insanoğlu kapalı bir sistem içerisinde yaşamasaydık bu kan alıcı sömürge düzeninin sahipleri,değerli madenlerin çokça bulunduğunu iddaa ettikleri o gezegenlere gidip dünya üzerindeki servetlerine servet katmaz mıydı?Sizlere soruyorum,Onlar gittiklerini iddaa ediyorlar,dünya dışı yerlerde koloniler kurdukları gibi bir takım varsayımları el altından medyada canlı tutuyorlar.Madem bunu yapabiliyorlar madem o değer ölçütü yüksek maden-minarellere ulaşabiliyorlar neden hala burdalar?(neden hala buradalardan kastımı şahıs veya şahıslara indirgemeyiniz lütfen)

Kapital Sermaye Hırsı ve FAKE Kuruluşları

Hepimizin bildiği üzere kapital sistem bir sömürü düzeni üzerine kurulmuştur.Başlangıçta insan algısı sadece büyük emperyal devletlerin daha küçük gelişmemiş toplumların ekonomik özgürlüğü üzerinde kurduğu sömürü sistemi olarak algılamıştı.Lakin sistemin geldiği son nokta daha dogrusu bizim bu sistem üzerinde gördüğümüz son nokta yani şuan ki yaşam bizlere gösteriyor ki kapitalizm sadece devletlerin ekonomisi ile ilgilenmiyor onları her türlü sömürmeyi hedefliyor.Bu sömürü tarzının en can alıcı noktası ise beyin göçleridir.Bir devleti sömürmenin en mükemmel yoludur.Ki bunun sayesinde toplumların geleceğini üzerinde çok rahat hakimiyet kurabilirsiniz.Bu emperyal devletlerin en önemli özelliklerinden bir diğeri ise hiçbir şekilde din-dil-ırk gözetmeksizin global çapta bir sömürü planlarının olmasıdır.Burdan konuyu şuraya bağlamak istiyorum.Hepimizin duyduğu ama kabullenmediği aman algı yönetimi de neymiş derken bile algı yönetimine maruz kaldığı politika.Algı yönetimi politikasını dar bir kalıba yerleştirerek onu küçük görmeyin.Bu politikalar uygulama sahasında kısa-orta-uzun süreli olarak nitelendirilerek hayat bulur.Bizim bu blogda incelemek istediğimiz ve inceleyeceğimiz uzun süreli algı yönetimi.Yani diyorum ki sizlere Güneş Merkezli Evren Teorisi.Bu sonu açık uçlu bırakılmış bir politikadır.Yani sürekli birşeyler anlatılır sürekli yeni materyaller protatifler gösterilir lakin reel hayatta bunu anlayabilen gözlemleyebilen veuyahut var olan protatiflere dokunabilen yoktur.(...)

Devamı Gelecek efendim.
Teşekkür Ederim.

Bağlantılı Gerçekler

Aslında bu sayfayı açarken gök kubbe ve düz dünya teorisi konusuna agırlık vermeyi düşünüyorduk ama mesele şu ki bu konunun açıklanabilmesi için birçok konuya da değinmek gerekiyor.Bu konulardan en mühimi ve insan hayatını doğrudan etkileyeni Kapitalizm,kapital sermaye hırsıdır.Kişi bazından düşünürseniz bireyden-topluma,toplumdan-devlete bu yapının insan hayatını ne derece etkilediğini daha rahat görürsünüz.Devletlerin kar ve büyüme,birbirlerine üstünlük kurma çabası,onların toplum hayatını önemsememe noktasına kadar götürüyor.(ama sorsanız herşeyi toplum-vatandaş için yapıyorlar).Bunun en büyük örneğini ABD-RUSYA soğuk savaşında görebilirsiniz.Bu devletler birbirlerine üstünlük sağlamak için her türlü yolu denemiştir.ABD kapital sistemin,RUSYA ise merkeziyetçi Komünist sistemin savunucularıydı.Nitekim her iki sistemde insan-toplum hayatında çok derin etkiler bıraktı.Belki soğuk savaşı Sovyet Rusya kazansaydı burada eleştireceğimiz sistem çok farklı yönleriyle Komünizm olacaktı.Bu konunun detaylarına başka bir sayfada değineceğim lakin Kapitalizm ve Güneş Merkezli Evren teorisinin bağlantılarını sistemler hakkında az biraz bilgiye sahip olanlar düşünmeye başlayacaktır.

Teşekkür Ederim.

14 Eylül 2017 Perşembe

Konu Özeti

Öncelikle herkese tüm okurlarımıza,takipçilerimize içtenlikle selamlarımı sunarım.Bu blog sayfasının önemi bizler için,kendi düşüncelerimizi paylaşabileceğimiz ve birçok yönlü değerlendirerek kişisel gelişimimize katkıda bulunabileceğimiz serbest dolaşım alanı olmasıdır.Elbette ki her düşünce her görüş herkes tarafından kabul görüp onaylanmayacaktır lakin bizler burada her görüşe saygı duyup her görüşü dinleyebileceğimiz bir sosyal saygı içerisinde paylaşımlarımızı yapacağız.Bundan sonra gelecek her yayın için göstereceğiniz ilgiye ayrı ayrı sonsuz saygılarımı sunarım.

Teşekkürler.